22.2.11

döne döne bir kız gelir

öyle sarhoş gibi veya ayağı bir taşa takılmış değil, balerin zarafetinde dengeli bir sürekli dönüşten söz ediyorum. denizde de böyle dönmekten hoşlanırım, elimdeki tek havada durma hissi veren yer olarak. ama eminim havada daha iyi olurdu, çünkü denizin bir sürtünmesi var, direnci var. diyorlar ki denizin dibini, dalmayı sevenler özellikle, içe dönük insanlarmış, anne karnı gibi gelirmiş onlara. bilmiyorum, belki öyle. ama ben yalnız olmayı seviyorum. boşlukta, ama yine de hiçlikte değil, belki gerekli donanıma sahip olsa bedenim örneğin uzaydaki boşlukta, aynı balerinler gibi dönüp durma fikri huzur veriyor. kendimi n. yöne hafifçe itsem sakince oraya süzülüyorum. gülüyorum, gülüyorum, gülüyorum. ileride keşfedilmemiş, teleskoplarla bile henüz görülmemiş küreler var.
kollarımı göğsüme doğru çekip daha hızlı bir dönüş gerçekleştirerek kendimi o yöne yönlendiriyorum. gördüğüm maddelerin adlarını veya özelliklerini bilmiyorum ama içimdeki merak onları her açıdan incelemeye yöneltiyor. her toz parçasını, her dalgayı hissediyorum giderken o yöne. yoğun bir akım bu. ne itiyor ne çekiyor, ama yoğun. bir yoğurt denizinin içine dalmaya çalışır gibi. güzel olduğunu hissediyorum, yaklaştıkça daha da içine dalıyorum, çünkü yoğunluk net görmemi engelliyor. yoğunluk yorucu. hareketsiz duruyorum bir müddet. hala geri dönebilirim. uzay tüm netliğiyle öbür yanımda uzanıyor. ama bir koku var henüz göremediğim o yerde, daha önce hiç kimsenin de kaynağını görmediği. devam ediyorum. tonlar artık yoğurt beyazlığında değil sadece. sis sadece renksizlikten ibaret değil. ama size tarif etmem olanaksız ne yazık ki, çünkü bildiğim herhangi bir renge yakın değil bunlar. ancak kendi görüşümce, iyi veya kötü hissettirdiklerini söyleyebilirim. evet. karmaşa dolu renkler bunlar, iyisiyle kötüsüyle. artık o kadar ilerledim ki, geri dönüp bakıyorum ve o netliğin, içine girdiğim karmaşık yoğunluk beni çevrelemiş olduğundan görünmeyecek kadar dışta kaldığını anlıyorum. bir anda içimi korku kaplıyor... bir sürü korku, endişe, can sıkıntısı, telaş ama hep devam etme arzusu. artık iyi renk ve kokulara rağmen pek zevk vermez hale geldi bu merak. biraz rahatlamak adına, uzaydaki o boşlukta döndüğüm gibi dönmeye çalışayım. yoğunluk, zihnimi karıştıran renkler, kokular... yorucu oldu. bir anda telaş yakaladı şimdi beni. hangi yöne gidiyordum? sıkıntıdan dönüp durmalarım, bacağımı kolumu komik şekillere sokup kendime gülmemin kötü bir getirisi olmuştu. yönümü kaybettim! artık bodoslama herhangi bir yönde devam etmeliyim. çok canımı sıktı bu. ya merkeze gitmeye çalışıyorum sanıyorken sadece ona paralel gidip hiç ulaşamazsam? en azından normalden uzun da sürse kendimi yine uzay boşluğunda bulurum, bu da kötü bir şey değil. sadece sonuçsuz yorgunluk olacak. yoo, sonucunda rahatlıkla dönebildiğim uzayıma kavuşacağım. devam etmeliyim. çok gevezelik ediyorum hep yolda. bir sürü şeyi kaçırdım kaç kez bu yüzden. evet, sanırım gerçekten de teğet geçmek üzereydim merkezi. neyse ki daha da yoğun diyeceğim ama değil, farklı bir yapıya sahip dokuyu, ayak uçlarıma doğru ama ondan uzaklaşırken tam yukarı eğimle, hissettim. yoğurt gibi de değildi artık (yoğurt deyip duruyorum, ne komik), ama hala yoğundu. sıcaktı sanki ama ateş sıcaklığı gibi değil. durağandı, ama hareketsiz değil. huzur gibi diyeceğim ama huzurun genelde tanımlandığı gibi boşvermişlik içermiyor. dünyada var olmayan şeyleri anlatmak ne zor! evet, gerçekten merkez burası olmalı. renkli ama ne siyah içeriyor tam ne beyaz ne de öbür renkleri. demek tüm o renkler ayrı ayrı, buradan akıyormuş. koku ne tatlı, ne ağır. baharat gibi ama acı değil. dalgalar var demiştim değil mi daha önce? burada da var. ama ne bedeni yoruyor ne de hissedilmeyecek denli az. mükemmel diyeceğim her şeyiyle az kaldı, ama acılık da var, sanki öfke bile. şaşırdım şimdi. ağlayış? burnumun direği sızladı! kaynağı maddesel bir şey olsa sarılacağım kocaman, geçti demek için, en azından şimdilik. heyecanı var bende şimdi bunu düşünüyor olmanın, çünkü çok maddeselleştirdim. ama tarif ettiğim her şey gerçek! başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum ki... durdum olduğum yerde şimdi. keşif bitti. aslında biraz daha didiklesem neler çıkar eminim. ama içime döndüm bu yerde şimdi. kendime bakıyorum. aslında benziyoruz ve aynı zamanda hiç benzemiyoruz. sonuçta neler taşıdığıyla ilgili bütün yorumlar bana ait; sıcakmış, yoğunmuş, ağlıyormuş... ama bu aynı zamanda onun kendini ifadesi. o kucağından bunları dökmese, ortalıkta bu hisler gezemezdi. ben ancak kendime tanıdık gelenleri yorumlayabiliyorum elbet. yine başladım didaktik zırvalamaya. hafifçe açıyorum kollarımı, dönüyorum, dönüyorum, dönüyorum. seni bulduğuma seviniyorum veya kendini bana buldurduğuna. seni sevdim. sevdim. o boşlukta dönüp durabilirdim oysa.

1 yorum:

s. dedi ki...

ne muhteşemdir o dönüş. aslında boşluk hissi. ne huzur vericidir. ironik gibi gözükür ama öyledir. hem dönüş-hareket, hem dingin. hem boşluk, hem de bir kucağa kapaklanmak gibi...