25.4.07

dünyanın yargıları

Bir kere daha bu dünyanın yargısıyla karşılaştım.

Hep iyilik edip karşılığında kötülük gördüğümüzden yakınırız; biz iyi olmayı seçtiğimiz her seferinde dünyadaki her şey sanki bunun imkansızlığını yüzümüze çarpar. Bizi o kadar zorlar o kadar zorlar ki çoğunlukla pes ederiz, çünkü dünya sanki kendine uymayanı sıkı bir yargıdan geçirmiştir. Hem de bunu tüm güçlerini seferber edercesine yapmıştır ve bunu biz iyiyi, doğruyu, güzeli seçmeye çalıştığımız her seferinde sanki biz onu yok ediyormuşuz gibi sarsılarak, hiç sektirmeden, hiç ihmal etmeden yapmayı sürdürmektedir.

Dünya, kendi değer yargılarına göre davranmayanı yargılar, er ya da geç.

17.4.07

o n.dir?

Onun n. olduğunu belirleyen şeye bağlıdır. Onun n. olduğunu belirleyen şeyin algısına, arzularına, geçmişine, umutlarına bağlıdır. İki kişi yan yana aynı resme bakar ama başka şeyler görür; aynı anda aynı yerde bulunur, bulundukları yer her ikisi için de başka tatta, başka kokuda, başka havadadır. Kalabalık bir eve bakar biri, o evde yalnızlık görür; kendi yalnız evine bakar, kalabalık görür. Kendine bakar onu görür; onu o yapanın n. olduğunu düşünür bu sefer. Başkasının asla görmediği gibi gören, başkasının kesinlikle hissetmediklerini hisseden, başka kimseninkine benzemeyen istekleri olan biridir. Onu o yapandan başka hiçbir şey onu tanımlayamaz. Onun n. olduğunu belirleyen şey onu o yapandır. Gözünü üstünden ayırmadan onu gerekli malzemeleri bir araya getirir, düzleştirir, yoğurur, sıkıştırır, ezer, nemlendirir, dokunur, yumuşatır, şekillendirir, biçim verir, pişirir, boyar... Kimsenin görmediği gibi görsün diye görmeyen gözler için, kimsenin hissetmediği gibi hissetsin diye öyle hissetmeyenler için, kimsenin istemediklerini istesin diye hayallerinden korkanlar için.

11.4.07

aşktaki denge (buraya tıklayın!!!)

site her şeyi açıklıyor!!! flaş flaş flaş!!!

10.4.07

küçüklerini sev, büyüklerini say! (gazete haberini görmek için buraya tıklayın)

Küçükler bu kadar sevildiği için onlara böyle sevgi dolu, yüreklendirici sözler söyleniyor, derslerinden yorulmamaları için tatil veriliyor; büyüklere de bu kadar saygı duyulduğu için o kadar süre ayakta hiç anlamadığı ve aslında umrunda da olmayan sözler dinleniyor.

Örnek Türk evlatları atalarının sözlerine göre yaşıyor. Gurur duyuyoruz!

8.4.07

bülent ortaçgil (konserinden canlı! buraya tıklayın)

kar gibi örttün üstünü
içinde tüm çiçekler
birer birer titrediler
uykusuzluğundan belliydi
kafanda birikintiler
teker teker döküldüler
sen hep kendine önlemler aldın
ben kendime yasaklar koydum
önümüzde barajlar var
bu su hiç durmaz

7.4.07

saklambaç


bu oyunda amaç sobelenmemektir. ebe olan oyuncu, diğer oyuncu (veya oyuncular) onu sobelemeden kendi sobelemek için aramaya çıkmak zorundadır; diğer oyuncu (veya oyuncular) da ebe tarafından sobelenmeden önce ebe olanı sobelemek için saklandıkları yerden çıkmak zorundadır.

iki taraf da risk almazsa oyun oynanmaz, herkes sıkılıp yakantop oynamaya gider...

6.4.07

bugün n.ye hazır olduğumu gösteren nes.ne


Botlarımı giydim, evden çıktım, sokakta bir sürü ayakkabılıyla yan yana yürüdüm; işe geldim, ayakkabılarım ayağımda oturdum ve ayağımdakilerin bot değil topuklu ayakkabı olmasını istedim; öğlen yemeğe çıktım, hızlı adımlarla indim merdivenleri, botlarım olduğu için rahattım; işten çıkıp dışarıdaki işlerimi hallederken çizmelerim olsaydı ayağımda dedim; elimde poşetlerle eve dönerken spor ayakkabılarımı aklımdan geçirdim. Evde terliklerim ayağımda rahat rahat yayılmışken, ayaklarımı çıplak halde ve sıcak kumun üzerinde, üzerinden hafif bir meltem eserken hayal ettim.

Ben miyim ayakkabıları taşıyan, yoksa ayakkabılarım mı beni taşır dedim ve boyu bir buçuk metre olan biri olarak, bakmaya bile doyamayacağım 15 puntluk bir ayakkabıyla en ufak rahatsızlık bile duymadan tüm günü geçirebilmekle ilgili dileğimi bir kere daha hatırladım.

3.4.07

tepedeki çimenlikten seyreylemek şu alemi...


n.sıl ama? severiz değil mi bu şarkıyı? ooohhh, şöyle bağıra bağıra, hem de tam öyle bir yerde söylesek bu sözleri...

ama hayatı terk edercesine değil, bu hayattan nefret edercesine değil. özellikle çirkinliklerin içinde bir avuç güzelliğe ayak basarken onu sahiplenircesine söylemek lazım bunları, çirkinliklere inat!

sonuçta hayat başlarken şartları sen koymadın... seni hep korkuttular... okyanuslar bilinmez, ürkütebilir seni... uzat elini... aç güzelim saçını yağmur ıslatsın, süzülsün damlalar tellerinden. biliyorum seni saran o çemberi... biliyorum özgürlük emek ister...

2.4.07

dengedeyimmm...


Bir sağa bir sola, kollar bir aşağı bir yukarı... N. sağdakine n. soldakine, ortadaki yol pek bir sevimsiz görünse de... Sisten görünmemekte zaten yolun nereye gittiği. Bir yerlerde yazılı ama eğilip bakılmıyor veya uzanılarak, çünkü her şey denge işi. Eğil ama kendini salıverme, uzan ama zıplama. Dengeler, sınırlar...

İnsanın gözünün önüne hep ip cambazı gelir denge denince. İpinden düz zemine indiğinde mutludur kendisi ama o ana kadarki süreç gergin ve kısmen ürperticidir. Peki ya yaşamı boyunca o ipte olsaydı? Bir ipte sevgili olmak, anne olmak, baba olmak, evlat olmak... Aşık olmak, dost olmak, arkadaş olmak... Ayrı kişiler aynı kişide. Tüm bu sıfatlar bir kişide. Cambaz hepsini aynı anda nasıl taşır herkes için aynı kişi olarak kalarak? Diğer yandan hepsine nasıl bu sıfattaki kişi olur hem birini hem diğerini olmak isterken?