istanbul-izmir karayolunda manisanın dağlık kısmından izmire girişi bilir misiniz? şehir, her viraj dönüşünde biraz daha açılır önünüzde. hava açıksa şehri öbür ucuna kadar görürsünüz.
o çok sevdiğim yoldan girdik izmire yine. yukarıda tostoparlak bulut kümeleri vardı ve aralarında alabildiğine açık bahar mavisi gökyüzü; bir çocuğun kaleminden çıkmıştı o resim. aşağısı, şehir, sisle örtülmüştü. değil şehrin öbür ucu, yolun ucu zor görülüyordu. garip geldi. gökyüzü muhteşemken şehir sisle kaplanmıştı. kaldırın şu örtüyü ya, diyesim geldi; bakın aslında resim çok güzel.
şehre indik sevdiğim o yoldan ama artık o resim hiç görülmüyordu. eğer kendim görmemiş olsaydım asla inanmazdım aslında kafamı kaldırdığımda gördüğüm şeyin bir sis tabakasından ibaret olduğunu ve ardında nefis bir tablo sakladığını. çünkü gördüğüm sise benzemiyordu. sadece hava kapalıydı işte ve açık bahar mavisi gökyüzünün orada bir yerde olduğunu düşünmek kadar saçma bir şey olamazdı bu durumda. kendimi dürttüm o anda, daha az önce şehre tepeden bakarken gördüğüm resmi. hayır, dedim kendime, gördüğünü unutma... sis kalkacak ve sen muhteşem tablonun hep orada olduğunu göreceksin.
daha gün bitmeden gördüm. hem de tüm açıklığıyla. sisi unutmuştum bile...
o çok sevdiğim yoldan girdik izmire yine. yukarıda tostoparlak bulut kümeleri vardı ve aralarında alabildiğine açık bahar mavisi gökyüzü; bir çocuğun kaleminden çıkmıştı o resim. aşağısı, şehir, sisle örtülmüştü. değil şehrin öbür ucu, yolun ucu zor görülüyordu. garip geldi. gökyüzü muhteşemken şehir sisle kaplanmıştı. kaldırın şu örtüyü ya, diyesim geldi; bakın aslında resim çok güzel.
şehre indik sevdiğim o yoldan ama artık o resim hiç görülmüyordu. eğer kendim görmemiş olsaydım asla inanmazdım aslında kafamı kaldırdığımda gördüğüm şeyin bir sis tabakasından ibaret olduğunu ve ardında nefis bir tablo sakladığını. çünkü gördüğüm sise benzemiyordu. sadece hava kapalıydı işte ve açık bahar mavisi gökyüzünün orada bir yerde olduğunu düşünmek kadar saçma bir şey olamazdı bu durumda. kendimi dürttüm o anda, daha az önce şehre tepeden bakarken gördüğüm resmi. hayır, dedim kendime, gördüğünü unutma... sis kalkacak ve sen muhteşem tablonun hep orada olduğunu göreceksin.
daha gün bitmeden gördüm. hem de tüm açıklığıyla. sisi unutmuştum bile...
2 yorum:
Etrafımı saran o bulutun içinde dönüp duruyorum, çılgınca...Nereye gideceğimi bilemeden, ne yapacağımı bilemeden...olduğum yerde debeleniyorum. Biri beni görsün istiyorum, biri beni duysun... Ama sis, boğazıma kadar inmiş. Nefesim kesiliyor, boğuluyorum...Dışarda, biliyorum dışarda her şey çok açık, her şey çok sakin...dışarda...hayat var! Ben o sisin içinde kayboluyorum, küçülüyorum, git gide...Bana uzanacak eli bekliyorum, çaresiz.
Ve şunu da biliyorum ki, bu sis benim mücadelemin dışında dağılacak. Ne yaşadığımı unutacağım.
Bir dahaki sise kadar...
görememek görünmeyenin olmadığını göstermez. görmek istediğini görür insan. unutmak istediğini de unutur sanki. ya da unuttuğunu sanar.
Yorum Gönder