30.3.07

n.ler dileriz "sahte ben"lerimizin sahip olduğu?


Bir şeylerden (veya her şeyden) mi yoruldunuz ve bir an için o şeyler olmadan neler yapabileceğinizi mi düşündünüz; hatta o bir an içinde gerçekten o şeylerin olmamasını mı dilediniz? Çok kısa bir süre sonra tüm dileklerinizin gerçek olduğunu ama aslında hiç de olmasını istemediğiniz durumda olduğunuzu fark ettiğinizi düşünün!

Peki madem gerçekten yoksun kalmak istemediğimiz şeylerdir bunlar, n.den bunlardan yoksun olduğumuz anları düşünür, hatta o anın gerçek olmasını dileriz? Yorulmuşuzdur, hayattan zevk alamaz olmuşuzdur, yükler üstümüzde nefes aldırmayacak bir hale gelmiştir, insanlar üstümüze bize nefes aldırmayacak kadar gelmektedir...

Aslında o anlar için sadece o diğer kişi olmayı dilemişizdir. Sahip olduklarımızı sevmediğimizden değil, içimizde bir yerlerde saklı duran, bastırılan yaşamlarımızı yaşamak istememizden o kişi olmuşuzdur o anlarda zihnimizde. Tüm yorgunluğumuz sanki bir yalan olmuş, dünya bir cennet parçası haline gelmiş, hayat kaydıraktan keyifle kayarcasına akıp gitmektedir. Gerçi iyi bir planlama ve düzenlemeyle "gerçek ben"de bunların bir kısmına ulaşmak mümkündür de, o kalan kısımlar çok uzaktadır. Zaten bu gerçekleri fark etmekle de şu anki "ben"den sıyrılıp o "ideal ben"in yaşadığı "ideal yaşam"ı arzularız.

Oysa bürünmek istediğimiz kişi, imkansız ve aslında beni ben yapan her şeyin farklı olduğu "ben"dir. Birikimlerimiz ve zaman içinde yaşamımıza dahil olan olumlu olumsuz her şey, o "ben"lerin sahip olduklarından çok başkadır. Yaptığı başka hatalar onu başka bir kişiliğe sokmuş, doğru seçimleri onu başka yönlere götürmüştür. Öbür hayatlarımızın hep kesinlikle çok daha iyi olacağına inanırız ama bu inanç çoğunlukla yanıltıcı bir uyuşturucudur bize. O "ben"lerin n.yi arzuladığını, n.leri değiştirmek istediğini, hatta mutsuz olabileceğini bile hayal etmekten kaçınır, "yine de bundan daha iyi olurdu kesinlikle" deyip hiçbir zaman doğruluğunu bilemeyeceğimiz sahte bir gerçekliği yaşamadığımız için elimizdeki gerçeği hiçe sayarız.

Peki, madem bu gerçeklerin farkındayızdır, n.den dilediklerimizin gerçekleşmemesinin bizi çileden çıkarmasına izin veririz, sahip olduklarımız bizim için değerliyken ve hatta birçoğu vazgeçilemezken, şu anki "gerçek ben"le, şu anki hayat tempomuza akıllıca (ve bazen çılgınca) dahil edeceğimiz hayatın o tat verici nimetleriyle, zihnimizin derinlerindeki yalan hayatları kıskandırabilecekken? Elimizde "gerçek" varken "sahte"sinin olmamasından ötürü ızdırap çekmek n.ye?

1 yorum:

s. dedi ki...

Tüm bunları okuduğumda aklıma, bir kaç durum geliyor insana ve yaşama dair. İnsanın hep sahip olduklarından mutlu olamaması durumu geliyor mesela. Hep daha fazlasını isteme hali. Yankı Yazgan'ın yazısında belirttiği gibi, nedense hep bizden yukarıya bakmayı tercih ediyoruz. Aşağımızda olanları hiç düşünmeden...Hayal etmek bile bize yetiyor çünkü bir an olsun "şimdiki zamanı" yaşamamış oluyoruz düşlerimizde. Bu sadece sahip olduklarımızdan hoşnutsuzluk durumundan da öteye geçebiliyor başka zaman. Belki de baştan beri hiç yaşamayı istemediğimiz kimliklerimizle yaşamış oluyoruz çünkü. Bir bakıyoruz, asıl istediğimizi değil de bize öğretileni yaşamışız. Ama artık geri dönüş de yok, o zaman başka biri olmak iyi geliyor insana. Çünkü asıl istediğimizi hayallerimizde yaşayabiliyoruz kimseye hesap vermeden ve kimsenin bize engel olmasına fırsat yaratmadan. Eğer bu durumu fark edip değişebilirsek ne ala, yoksa devam ediyoruz burnumuza sokulan hayatları yaşamaya. Ve bir de bırakıp gitme hali oluyor insanın tüm bu hayalleri kurarken...Aslolan herşeyi arkada bırakıp yeni bir başlangıçtır da, gidersin ama gittiğin yere de kendini götürürsün bu kez. Gitmesen de sığamazsın durduğun yere! Gerçeğe tutunmak daha farklı bir "bilgelik" gerektiriyor galiba...